Altay: Tarık Buğra’nın hatıralarını Akşehir’deki evinde yaşatacağız
8 mins read

Altay: Tarık Buğra’nın hatıralarını Akşehir’deki evinde yaşatacağız

Konya Büyükşehir Belediyesi, Türk edebiyatının önemli yazarlarından olan ve ‘Küçük Ağa’ başta olmak üzere unutulmaz eserleriyle iz bırakan Akşehirli yazar Tarık Buğra’nın evini müzeye çeviriyor. Kamulaştırması tamamlanan evde incelemelerde bulunan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, “Akşehir’in en önemli değerlerinden birisi olan Tarık Buğra’nın evi Büyükşehir Belediyemiz tarafından kamulaştırıldı. Şimdi içerisinde Tarık Buğra’nın hatıralarının yaşatılacağı, gençlere onun hayatını anlatacağımız bir müzenin inşaatına da en kısa sürede başlayacağız. Böylece bu değerimizi de hem Akşehirlilerle hem de tüm Türkiye ile buluşturmuş olacağız” dedi.

Konya Büyükşehir Belediyesi, Türk edebiyatının usta kalemlerinden Akşehirli yazar Tarık Buğra’nın yaşadığı evi müzeye çevirmek için çalışmalarını sürdürüyor. 

Akşehir Belediye Başkanı Salih Akkaya ve Cumhur İttifakı Akşehir Belediye Başkan Adayı Yusuf Kahraman ile birlikte kamulaştırması tamamlanan evde incelemelerde bulunan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, ziyaret sonrası yürütülen çalışmayla ilgili bilgi verdi.

MÜZENİN İNŞAATINA EN KISA SÜREDE BAŞLANACAK

Akşehir Belediyesi’yle birlikte ilçenin tarihini ve kültürel dokusunu ortaya çıkarmak için önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Başkan Altay, “Cephe sağlıklaştırma projeleriyle başlayan süreçte bugün önemli bir noktaya geldik. Akşehir’in en önemli değerlerinden birisi olan, Akşehir’de uzun süre yaşamış Tarık Buğra’nın evi Büyükşehir Belediyemiz tarafından kamulaştırıldı. Şimdi içerisinde inşallah Tarık Buğra’nın hatıralarının yaşatılacağı, gençlere onun hayatını anlatacağımız bir müzenin inşaatına en kısa sürede başlamış olacağız. Böylece bu değerimizi de hem Akşehirlilerle hem de tüm Türkiye ile buluşturmuş olacağız” diye konuştu.

AKŞEHİR’İN TURİZMİNE KATKI SAĞLAYACAK

Projede dijital bir içerikle ilgili çalışmaların yürütüldüğünü kaydeden Başkan Altay, “Akşehir’in turizmine katkı sağlayacak bu işi  en kısa sürede yapmayı arzu ediyoruz. Akşehir, kültürel varlığıyla, kültürel envanteriyle turizmin en önemli destinasyonlarından birisi olma yolunda hızla ilerliyor. Hepimizin hatıralarında ‘Küçük Ağa’ dizisiyle hatırladığımız Tarık Buğra’yı anlatmak, onun hatıralarını yaşatmak bizim en önemli görevimiz. Bu konuda da üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

TARIK BUĞRA KİMDİR? 

Akşehir’de 2 Eylül 1918’de dünyaya gelen Tarık Buğra, ilk ve ortaokulunu da burada tamamladı. Hukukçu olan babası Mehmed Nazım Bey’in kütüphanesinden çok etkilenen ve çocukluğunda edebiyata merak salmaya başlayan Buğra’nın para biriktirerek aldığı ilk kitap Peyami Safa’nın “Cingöz Recai/Aynalı Dolap” adlı eseri oldu.

Lisede, hocası Hakkı Süha Gezgin’in teşvikiyle ilk hikayelerini yazmaya başlayan ve 1936’da liseden dereceyle mezun olan Buğra, aralıklarla İstanbul Üniversitesi’nin tıp ve hukuk fakültelerinde kısa sürelerle okudu.

Buğra, yaklaşık 3 yıl yaptığı askerlik görevinin ardından maddi sıkıntılar yaşarken, 1947’de kaydolduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken okul masraflarını çıkarmak için tezgahtarlık ve muallim muavinliği yaptı.

“OĞLUMUZ” HİKAYESİ HAYATINI DEĞİŞTİRDİ

Mehmet Kaplan, Kasım Küfrevi ve Ahmet Hamdi Tanpınar ile dostluklar kuran Buğra’nın hayatı, “Oğlumuz” hikayesinin Mehmet Kaplan tarafından “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Hikaye Yarışması”na gönderilmesiyle değişti.

Buğra bu yarışmada ikinci oldu ve 1949-1952 arasında, Akşehir’de babasıyla birlikte “Nasreddin Hoca” gazetesini çıkardı. Babasını 1952’de kaybetmesiyle birlikte gazeteyi elden çıkaran ve İstanbul’a dönen yazar, profesyonel gazetecilik hayatına “Milliyet” gazetesi bünyesinde başladı.

Yazar, burada Abdi İpekçi, Reşat Ekrem Koçu ve Peyami Safa ile birlikte çalışma imkanı bulurken, yoksul yaşamını yansıttığı yazılarını farklı mecralarda da yayımladı.

Ankara’da “Yenigün” gazetesinde genel yayın müdürü olarak görev yapan Buğra, aynı yıl “Vatan” gazetesinde yazı işleri müdürlüğüne getirilse de “Milliyet” gazetesi ani bir teklifle onu spor sayfalarının başına getirdi.

Buğra, dil, edebiyat ve sanat konularına da yer verdiği yazılarında tarafsız bir yazar olma vasfını korurken, kısa sürede yaptığı iş değişikliklerine “Tercüman”, “Yeni İstanbul” ve “Türkiye” gazetelerini de ekledi.

ROMAN KAHRAMANLARINI İDEALİZE ETMEDİ

Tarık Buğra, gazetelerde düzenlediği sanat sayfalarında aynı zamanda tiyatro eleştirileri yaptı ve “Haftalık Yol” dergisini çıkardı.

Gazeteciliğe olan ilgisini 1983 sonuna kadar devam ettiren yazar, “Tercüman”da çalıştığı sırada enfarktüs geçirip emekliliğini istedi ve edebiyat çalışmalarına ağırlık vermeye başladı.

Daha sonra “Çınaraltı” ve “İstanbul” dergilerinde hikayeler kaleme almaya eden Tarık Buğra, hikayelerinde daha çok yakın çevre, aile hayatı ve sevda ilişkilerine yoğunlaşırken, kasaba hikayelerinin ilk güzel örneklerini verdi.

Buğra’nın olaydan ziyade atmosfer anlattığı hikaye ve romanlarında hüznün büyük bir payı görülürken, roman dünyasında Buğra’ya sağlam ve sarsılmaz bir yer sağlayan eseri ise “Küçük Ağa” oldu.

“Osmancık” romanıyla da Osmanlı’nın kuruluş yıllarını anlatan ve bu devleti kuran irade, şuur ve karakterin tahlilini yapan Tarık Buğra, doğallığına önem verdiği roman kahramanlarını hiçbir zaman idealize etmedi.

İNSANI ANLAMA KONUSUNDA EVRENSEL BAKIŞ 

Buğra, büyük bir sanatçının içinde doğduğu toplumun değerlerine bağlı olması ve bu değerleri eserlerinde ele alması gerektiğini düşünürken, insanı anlama konusundaki evrensel bakışı ise Buğra’nın “Bir insanı açıklamak, birçok insanı açıklamak demektir” sözlerine yansıdı.

Eserlerinin bazıları televizyon yapımlarına uyarlanan Buğra, eserlerinde toplumsal olayların insanlarda sebep olduğu değişmeleri ve tepkileri belirlemeye özen gösterdi.

Tarık Buğra, iki evlilik yaptığı yaşamında ciddi anlamda sağlık problemlerine 1993 eylülünde yakalandı ve Akçay’da tatildeyken rahatsızlanarak bir ay sonra kanser teşhisiyle yatağa düştü.

Çapa Tıp Fakültesi’nde gerçekleştirilen ameliyatın ardından yaklaşık 4 ay daha yaşayan Tarık Buğra, 26 Şubat 1994’te vefat etti ve annesi Nazike Hanım’ın yanına defnedildi.

Eserleriyle yerli düşüncenin sesi olarak kabul edilen Tarık Buğra’nın bazı eserleri şöyle:

Roman: “Siyah Kehribar”, “Küçük Ağa”, “Küçük Ağa Ankara’da”, “İbişin Rüyası”, “Firavun İmanı”, “Gençliğim Eyvah”, “Dönemeçte”, “Yalnızlar”, “Yağmur Beklerken”, “Osmancık”

Hikaye: “Oğlumuz”, “Yarın Diye Bir Şey Yoktur”, “İki Uyku Arasında”, “Hikayeler”

Tiyatro: “Ayakta Durmak İstiyorum”, “Akümülatörlü Radyo”, “Yüzlerce Çiçek Birden Açtı”

Fıkra ve Deneme: “Gençlik Türküsü”, “Düşman Kazanmak Sanatı”, “Politika Dışı”

KAYNAK: HABER7

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir